menu
HZ. PEYGAMBER'İN RAMAZAN HAYATI, VEFAT YIL DÖNÜMÜ VE KADİR GECESİ
Peygamberler, Allah’ın insanlara rahmetidir. Allah’ın razı olduğu hayat, ancak peygambereitaat ile mümkündür. Son Peygamber, Beşir, Nezir, Sirac-ı Münir MuhammedMustafa (sav) Efendimiz, Mübarek Ramazan’ın sonlarında Allah tarafındanpeygamberlikle görevlendirilmiş, vahiy meleği Cebrail (as) ona, insanlığındünya ve ahiret yolunu aydınlatan Kur’an’ımızın ilk ayetlerini iletmiştir.

HZ. PEYGAMBER'İN RAMAZAN HAYATI

Cehaletin, zulmün bataklığında boğulmaya yüz tutmuş nice vicdanlar, üsve-i hasene ve insanlığın muallimi olan Sevgili Peygamberimizin sünneti ile hayat bulmuş, dünya ve ahiret saadetine kavuşmuşlardır. 

Peygamber Efendimizinhayatında Ramazan’ın ayrı bir yeri vardı. Zira ona vahiy Ramazan’da gelmeyebaşlamıştı. O, Vahiy Meleği ile bu ayda müşerref olmuştu. Bu ayda inmeyebaşlayan Kur’ân, insanlığı marifetullah bilinci demek olan takvaya erdirmekiçin gelmişti. İçerisine riya karışmayan ve yalnız Allah için tutulan, bu aydafarz kılınan orucun hedefi de takvalı insan yetiştirmekti.

Peygamber EfendimizRamazan ayının ve Ramazan orucunun faziletiyle ilgili hadisi şeriflerinde şöylebuyurmaktadır:

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَقَالَ: «إِذَا دَخَلَ رَمَضَانُ فُتِّحَتْ أَبْوَابُ الْجَنَّةِ، وَغُلِّقَتْأَبْوَابُ النَّارِ، وَصُفِّدَتِ (سُلْسِلَتِ) الشَّيَاطِينُ»

Hz. Ebu Hüreyre(r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (a.s.) buyurdular ki "Ramazanayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır veşeytanlar da zincire vurulur." [Buhari, Savm 5, Bed'ü'l- Halk 11, Müslim, Sıyâm 2, (1079); Nesâî, Sıyâm 5,(4, 129).]

 

عن أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قالقَالَ رَسُولُ اللهِ - صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - قَالَ اللهُ عَزَّوَجَلَّ:: " كُلُّ عَمَلِ ابْنِ آدَمَيُضَاعَفُ الْحَسَنَةُ، بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا، إِلَى سَبْعِ مِائَةِ ضِعْفٍ،إِلَى مَا شَاءَ اللَّهُ، قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ: إِلَّا الصَّوْمَ،فَإِنَّهُ لِي وَأَنَا أَجْزِي بِهِ، يَدَعُ طَعَامَهُ وَشَهْوَتَهُ مِنْ أَجْلِي"

 "وَلِلصَّائِمِ فَرْحَتَانِ: يَفْرَحُهُمَا إِذَا أَفْطَرَ فَرِحَ بِفِطْرِهِ ،وَإِذَا لَقِيَ رَبَّهُ فَرِحَ بِصَوْمِهِ"

 وَالَّذِينَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَخُلُوفُ فَمِ الصَّائِمِ ،أَطْيَبُ عِنْدَ اللهِ ،يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ رِيحِ الْمِسْكِ "….

 

Ebû Hüreyre ra.'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Aziz ve celîl olan Allah "İnsanınher ameline kat kat sevap verilir. Bir iyilik, on mislinden yedi yüz mislinekadar katlanır. Allah Teâlâ, "Ama oruç başka. O benim içindir,mükâfatını da ben veririm. Oruçlu, şehvetini ve yemesini benim için bırakır."buyurmuştur.

“Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman,diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır." 

“Muhammed'in canıkudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Hiç kuşkunuz olmasın ki, oruçlununağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir" (İbrahimCanan, Kütüb-i Sitte, IX, 419.Buhârî, Savm 9)

 

عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ أَبِي أَوْفَى، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّىاللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: " نَوْمُ الصَّائِمِ عِبَادَةٌ، وَصَمْتُهُتَسْبِيحٌ، وَعَمَلُهُ مُضَاعَفٌ، وَدُعَاؤُهُ مُسْتَجَابٌ، وَذَنْبُهُ مَغْفُورٌ"

"Oruçlunun uykusu ibadettir, susması tesbihtir, amelleri misliylekabul edilir, duası makbuldür, günahı bağışlanmıştır." (Muhtâru’l-Ehâdisîn, No:1287, Taberânî)

 

وَعَنْ سَهْلِ بْنِسَعْدٍ السَّاعِدِيَّ- رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ - قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ - صلىالله عليه وسلم -:

" إِنَّ فِي الجَنَّةِ بَابًا، يُقَالُ لَهُ: الرَّيَّانُ،يَدْخُلُ مِنْهُ الصَّائِمُونَ يَوْمَ القِيَامَةِ، لاَ يَدْخُلُ مِنْهُ أَحَدٌغَيْرُهُمْ، يُقَالُ: أَيْنَ الصَّائِمُونَ؟ فَيَقُومُونَ، لاَ يَدْخُلُ مِنْهُأَحَدٌ غَيْرُهُمْ، فَإِذَا دَخَلُوا أُغْلِقَ فَلَمْ يَدْخُلْ مِنْهُ أَحَدٌ"

 

Sehl İbnu Sa'd (r.a.) anlatıyor:"Resûlullah (a.s.) buyurdular ki: "Şüphesiz Cennette Reyyan denilenbir kapı vardır. Oruç tutanlar Kıyamet Günü o kapıdan Cennete girecektir.Oradan onların dışında kimse girmez. "Oruçlular nerede?" diyeseslenilir. Oruçlular kalkar o kapıdan girerler. Onlar girince kapı kapatılır,başka hiçkimse oradan girmez. (Camiussağir - 2312) [Buharî, Savm 4, Bed'ü'l- Halk 9; Müslim, Sıyâm 166,(1152); Nesâî, Sıyam 43, (4, 168); Tirmizî, Savm 55, (765).]

 

Hz. Peygamber sahurakalkar ve başkalarına da sahura kalkmalarını tavsiye ederdi. O şöylebuyurmuştu:

1232-  عَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللَّه عَنْهُ ،قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «تَسَحَّرُوا, فَإِنَّ فِي السَّحُورِ بَرَكَةً»متفقٌ عليه .

 

Enes r.a.'den rivayetedildiğine göre Resûlullah s.a.v.şöyle buyurdu: "Sahur yapınız, zirasahurda bolluk-bereket vardır."  (Buhârî, Savm 20; Müslim, Sıyâm 45.. Tirmizî,Savm 17; Nesâî)

 

*1235- وعَنْ عمْرو بنِالعاصِ رَضِيَ اللَّه عَنْهُ، أَنَّ رسول اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمقَالَ: «فَضْلُ مَا بَيْنَ صِيَامِنَا وَصِيَامِ أَهْلِ الكِتَابِ ، أَكْلَةُالسَّحَرِ» رواه مسلم

 

Amr İbnu'l-Âs ra.'denrivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Bizim orucumuzile ehl-i kitabın orucu arasındaki en önemli fark sahur yemeğidir." (Müslim, Sıyâm 46. Ayrıca bk. EbûDâvûd, Savm 15; Tirmizî, Savm 17)

 

Hz. Peygamber, diğerayları gibi Ramazan’ı da her türlü gafletten uzak bir şekilde geçirirdi,tuttuğu oruçların sevabını gıybet, dedikodu, yalan ve boş söz gibi günahlarlaazaltmazdı. Yine O, orucu uykuya hapsetmezdi, oruçtan en yüksek sevabıalabilmek için çabalardı.

Hepimiz için en güzelhayat modelleri sunan Peygamberimiz (sav) günlük olarak nafile ve farzlarıylanamazlarını kılardı, ama Ramazanda bu namazlarına teravih namazlarını da eklerve şöyle buyururdu:

 

“Yüce Allah, sizeRamazan orucunu farz kıldı, ben de Ramazan gecelerinde (teravih namazıyla)kıyamı sünnet eyledim...” (Nesâî, Ahmed) Alien-Nâsıf, et-Tâc, II, 46.)

1191-عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَالَ: كَانَ النَّبِيُّ صَلَّىاللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُرَغِّبُ فِي قِيَامِ رَمَضَانَ مِنْ غَيْرِ أَنْيَأْمُرَهُمْ فِيهِ بِعَزِيمَةٍ , يَقُولُ:«مَنْ قَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًاوَاحْتِسَابًا، غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ» متفقٌ عليه

 

Yine EbûHüreyre r.a. şöyle dedi: Resûlullah (sav) kesin emir vermeksizin Ramazangecelerinde ibadet etmeyi  tavsiye eder ve şöyle buyururdu:

 

"Kim ramazanınfaziletine inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek terâvih namazını kılarsa,geçmiş günahları bağışlanır." (Müslim, Müsâfirîn 174., Ebû Dâvûd, Ramazan 1)

 

Onun için Ramazanayı, önce teravih namazı kılınarak başlar ve bu şekilde ertesi günün orucunamaz temeli üzerine bina edilir.

 

O, bugün birçokinsanın yaptığı gibi namazı yalnızca Ramazan’a ve teravihe hasretmezdi. Çünkübeş vakit namaz O’nun gözünün nuru idi.

 

O, diğer aylarda oruçtutardı ama Ramazan ayı tümüyle Onun oruç ayı idi.

 

Yani O, oruç gibiyüce ibadetten Ramazan dışında da kopmazdı. Çünkü O, oruçlu iken amellerininRabbine arzedilmesini çok isterdi. Onun orucu, yalnızca midenin aç susuzkalmasından ibaret değildi. O, mide başta olmak üzere tüm organlarına oruçtuttururdu. O, orucu gönlü, beyni, dili ve tüm hücreleriyle tutardı. Ve o, bukonuda şöyle uyarmıştı bizleri:

 

*وَعَنْ ابْنِ عُمَرَ - رضي اللهعنهما - قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ - صلى اللهُ عليه وسلَّم -: " رُبَّصَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إِلَّا الْجُوعُ [وَالْعَطَشُ] ، وَرُبَّقَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ قِيَامِهِ إِلَّا السَّهَرُ "

 

Hz. Ebu Hureyrer.a. anlatıyor: "Resûlullah a.s. buyurdular ki:"Nice oruçlular vardır ki, tuttuğu oruçtan yanına sadece çektiği açlık kârkalır. Nice gece namazı kılanlar vardır ki onların da kârı gece uykusuzkalmaktan ibarettir." (İbn Mace, Ahmed Hakim; Ali en-Nâsıf, et-Tâc, II, 61.)

 

*عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، قَالَ: قَالَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:« مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَالزُّورِ وَالعَمَلَ بِهِ ، فَلَيْسَ لِلَّهِ حَاجَةٌ فِي أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُوَشَرَابَهُ»

 

Ebu Hüreyre (r.a.)anlatıyor:"Resûlullah (a.s.) buyurdular ki: "Kim yalanı ve onunlaameli terketmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah'ın ihtiyacıyoktur." [Buhari, Savm 8,Edeb 51; Ebu Dâvud, Savm 25,]

 

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَرَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ،قَالَ: الصِّيَامُ جُنَّةٌ، وَإِذَا كَانَ يَوْمُ صَوْمِ أَحَدِكُمْ فَلاَيَرْفُثْ وَلاَ يَصْخَبْ، فَإِنْ سَابَّهُ (شَاتَمَهُ) أَحَدٌ أَوْ قَاتَلَهُ،فَلْيَقُلْ: إِنِّي امْرُؤٌ صَائِمٌ"

( إِنِّي صَائِمٌ،إِنِّي صَائِمٌ)

Bir rivayette deşöyle buyrulmuştur: "Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacakolursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksızlaf edecek veya kavga edecek olursa "ben oruçluyum!" desin (veona bulaşmasın)." [Buhari, Savm 2, 9,Libas 78; Müslim, Sıyâm 164]

 

O, oruç için sahuryapmayı bereket görür ve iftarda acele ederdi.

 

- عَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللَّه عَنْهُ ،قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «تَسَحَّرُوا, فَإِنَّ فِي السَّحُورِ بَرَكَةً» متفقٌ عليه .

 

Enes r.a.'denrivayet edildiğine göre Resûlullah s.a.v.şöyle buyurdu: "Sahuryapınız, zira sahurda bereket vardır." "Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bolluk-bereket vardır." (Buhârî, Savm 20; Müslim, Sıyâm45.Tirmizî, Savm 17; Nesâî, )

 

1236-عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُما ,أَنَّ رَسُولَ اللهِ - صَلَّىاللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ –  قَالَ: "لَا يَزَالُ النَّاسُ بِخَيْرٍ مَا عَجَّلُواالْفِطْرَ". متفقٌ عليه .

 

Sehl İbni Sa'd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göreResûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Oruçaçmakta acele ettikleri sürece müslümanlar hayır üzere yaşarlar." (Buhârî, Savm 45; Müslim, Sıyâm48.. Tirmizî, Savm 13; İbni Mâce, Sıyâm 24)

 

Bugün bazılarınınyaptığı gibi, iftarı ve sahuru terk etmez ve geçiştirmezdi. Onları vaktinde veözenle yapardı.

 

Peygamber Efendimiziftar anlarında da zamanı dua ile geçirirdi ve şöyle dua ederdi:

 

عَنْ مُعَاذِ بْنِ زُهْرَةَ،أَنَّهُ بَلَغَهُ " أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَإِذَا أَفْطَرَ قَالَ: "اللَّهُمَّ لَكَ صُمْتُ، وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْتُ"اللَّهُمَّ لَكَ صُمْتُ وَبِكَ آمَنْتُ وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْتُ "

عَنْ ابْنِ عُمَرَ - رضي الله عنهما- قَالَ: " كَانَ رَسُولُ اللهِ - صلى اللهُ عليه وسلَّم - إِذَا أَفْطَرَقَالَ: ذَهَبَ الظَّمَأُ , وَابْتَلَّتْ الْعُرُوقُ , وَثَبَتَ الْأَجْرُ إِنْشَاءَ اللهُ "  

“Allahım, yalız seniniçin oruç tuttum, sadece sana güvenip inandım ve senin rızkınla iftarımıaçtım.” "Allah’a hamdolsun. Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşallahsevap kesinleşti."

(Ebu Dâvud, Savm: 22,(2357). İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, IX, 500.)

 

Bu yüzden oruçlu ikende oruçsuz iken de O’nun ağzından hayır ve haktan başka bir şey sadır olmazdı. Oruçluyaiftar ettirmek O’nun Ramazan güzellikleri arasındaydı.

Bu konuda şöylederdi:

 

**عنْ زَيدِ بنِ خالدٍ الجُهَنيِّ رَضيَ اللَّه عَنْهُ ,عَن النَّبِيِّ صَلّى اللهُعَلَيْهِ وسَلَّم قالَ : «مَنْ فَطَّرَ صَائِمًا، كُتِبَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِهِ،إِلَّا أَنَّهُ لَا يَنْقُصُ مِنْ أَجْرِ الصَّائِمِ شَيْءٌ،» رواه الترمذي وقالَ:  "هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ"  

 

Zeyd İbni Hâlid el-Cühenî  ra.'denrivayet edildiğine göre Nebî  s.a.v. şöyle buyurdu:  "Kim bir oruçluyu iftar ettirirse ) bir Müslüman kardeşine iftar vakti yemek yedirirse(, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun  sevabından dahiçbir şey eksilmez." [Buhârî, Cihad, 6/36; Müslim, İmare, 1895.Tirmizî,Savm: 82; İbni Mâce, Sıyam: 40). Nesâî, Cihâd 44; İbni Mâce, Sıyâm 45]

 

O, iftar sofralarındaaşırılığa kaçarak israf sofralarına dönüştürmez ve yalnızca zenginlerinbirbirlerine ödünç yaparcasına ağırlandığı sofralara çevirmezdi. O’nun mütevazısofralarında zengin fakir herkese yer vardı. O’nun hayatında Ramazan, beslenmeayı da değildi, diyet ayı da, eğlence ayı da, festival ayı da değildi.

 

O, oruç tutuyorumdiye hayattan kopmaz, yapması gereken işleri hakkıyla yapmaktan geri kalmazdı.Nitekim Bedir savaşına o, bir Ramazan ayında çıkmıştı.

 

Ne orucu uykuyatutturur ve ne de orucu işini savsaklama aracı yaparak istismar ederdi.

 

Oruçla ilgilikendisine yöneltilen sorularda, her zamanki gibi kolaylaştırıcı bir yöntemizler ve alternatif çözümler sunardı.

 

O, her zamancömertti, Ramazan’da daha cömert olurdu. O, Vahiy meleği ile karşılaştığındahayır ve infakta, esen yellerden daha cömert olurdu.

 

O, sürekli Kuran okur veKur'ân’lı bir hayat yaşardı, ama Ramazanda daha çok Kur'ân okurdu. Onunmukabelelerine Vahiy meleği ve ashabın seçkinleri eşlik ederdi. Onun vahiymeleği ile karşılıklı Kur'ân okuyup ezberini mukabele ettikleri ay daRamazan’dı.

 

- عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ:«كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَجْوَدَ النَّاسِ،وَكَانَ أَجْوَدُ مَا يَكُونُ فِي رَمَضَانَ، حِينَ يَلْقَاهُ جِبْرِيلُ،وَكَانَيَلْقَاهُ فِي كُلِّ لَيْلَةٍ مِنْ رَمَضَانَ، فَيُدَارِسُهُ القُرْآنَ،فَلَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، حِينَ يَلْقَاهُ جِبْرِيلُأَجْوَدُ بِالخَيْرِ مِنَ الرِّيحِ المُرْسَلَةِ»

 

İbniAbbâs  radıyallahu anhümâ şöyle dedi: “Resûllullah s.a.v.insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da ramazandaCebrâil'in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil a.s., ramazanın her gecesinde Hz.Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur'an okurlardı. Bundandolayı  Resûlullah  sallallahu  aleyhi  ve  sellemCebrâil ile buluştuğunda, esmek için engeltanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı." (Buhârî, Bedü'l-vahy 5, 6, Savm7, Menâkıb 23, Bed'ul-halk 6, Fezâilü'l-Kur'ân 7)

 

Onun, zahidane birhayatı vardı; ama o, Ramazanda daha bir zahiddi. Çünkü bu ay Onun i’tikaf ayı,mescidin bir köşesinde on gün, kendini Yüce Allah’a verme ayı idi.

 

Hz. Peygamber,kendisine peygamberlik gelmeden önce Hıra mağarasında münzevi bir hayatyaşardı. Ama Kur'ân ayetlerinin inmeye başlamasıyla O, Hıradan toplum içerisineindi ve tebliğ görevini sürdürdü. Fakat O, insanlardan ve dünya nimetlerinincazibesinden geçici bir süre de olsa uzak kalmayı tamamen ihmal etmedi. Busefer halkın içinde, mescidinde O, Ramazan’ın son on gününü itikafla geçirirdi.

 

-  عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَرَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا، قَالَ: «كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِوَسَلَّمَ يَعْتَكِفُ العَشْرَ الأَوَاخِرَ مِنْ رَمَضَانَ». متفقٌ عليه

 

İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi: “Resûlullah sallallahualeyhi ve sellem ramazanın son on gününde i'tikâfa çekilirdi.  (Buhârî, İ'tikâf 1, 6; Müslim,İ'tikâf 1-4.)

 

-  وَعَنْعَائِشَة - رضي الله عنها - قَالَتْ: " كَانَ رَسُولُ اللهِ - صلى اللهُ عليهوسلَّم - يَعْتَكِفُ الْعَشْرَ الْأَوَاخِرَ مِنْ رَمَضَانَ, حَتَّى تَوَفَّاهُ اللهُ ، ثُمَّ اعْتَكَفَ أَزواجُهُ مِنْبعْدِهِ ". متفقٌ عليه .

 

Âişe  radıyallahu anhâ'dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahualeyhi ve sellem, vefat edinceye kadar ramazanın son on gününde itikâfagirmiştir. Vefatından sonra eşleri itikâfa girmeye devam ettiler.  (Buhârî, İ'tikâf 1; Müslim, İ'tikâf 5. Ebû Dâvûd, Savm 77)

 

 1273-عَنْأَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: «كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِوَسَلَّمَ، يَعْتَكِفُ الْعَشْرَ الْأَوَاخِرَ مِنْ رَمَضَانَ، ، فَمَاتَ حِينَمَاتَ وَهُوَ يَعْتَكِفُ عِشْرِينَ يَوْمًا»

 

Ebû Hüreyre radıyallahu anh dedi ki, “Nebî sallallahualeyhi ve sellemher ramazan on gün itikâfa girerdi. Vefat ettiği senenin ramazanındayirmi gün itikâfa girdi.   (Buhârî, İ'tikâf 17. Ayrıca bk.Ebû Dâvûd, Savm 78; İbni Mâce, Sıyâm 58)

 

Resûl-i Ekrem s.a.v. Efendimiz, itikâfa çekilmek isteyinceodalarından çıkar, sabah namazını kıldırdıktan sonra mescidde kendisi içinhazırlanmış olan yere çekilirdi.

 

Hz. Peygamber'in hanımları kendihücrelerinde itikâfa çekilmişlerdir.

 

Zira Efendimiz'in, eşleri adınamescide kurulmuş itikâf çadırlarını söktürdüğü, kendisinin o yıl ramazandadeğil, şevvâl ayında itikâfa girdiği, rivayetlerin bize naklettiği bilgilerarasındadır. Bu sebeple de müslüman kadınların mescidlerde değil, evlerindemescid olarak kullandıkları özel köşelerinde itikâfa çekilmeleri uygunbulunmuştur.

 

Efendimiz son ramazan ayındayirmi gün itikâfa girmiştir.  Vefatından öncekiramazân-ı şerîfte Peygamber Efendimiz, Cebrâil ile Kur'an'ı iki defa mukabele ettiği gibi itikâfı da iki katına çıkarmış olmaktadır.

 

KADİR GECESİ

 

O, her zaman Allah’ızikrederdi, Ramazan’da daha çok zikrederdi. Bu kutlu ayda dualarına dua katardı.O, Ramazan’ın son on günü içerisinde, dua, istiğfar, zikir ve ibadet fırsatıolan Kadir gecesini arar ve kadir gecesini ihya etmeye teşvik ederdi:

 

-عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّه عَنْهُ ، عَنْ النَّبِيِّصَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «مَنْ قَامَ لَيْلَةَ الْقَدْرِ إِيمَانَاوَاحْتِسَابًا ، غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ,"

 

Ebû Hüreyre r.a.'denrivayet edildiğine göre Nebî sav. şöyle buyurdu: "Faziletineinanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Kadir gecesini değerlendiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır." (Buhârî, Îmân 25, 27, 28, 3, Savm6, Terâvih 1)

 

-عَنْ عَائِشَةَ عائِشَةَ رَضِيَ اللَّه عنْهَا، قَالَتْ: كَانَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُجَاوِرُ فِي العَشْرِالأَوَاخِرِ مِنْ رَمَضَانَ وَيَقُولُ: «تَحَرَّوْا لَيْلَةَ القَدْرِ فِيالعَشْرِ الأَوَاخِرِ مِنْ رَمَضَانَ» متفقٌ عليه .

 

Âişe radıyallahuanhâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah s.a.v. Ramazan ayınınson on gününde câmiye kapanır ibadete soyunur ve şöyle buyururdu:  "Kadir gecesini Ramazan’ın son ongünü (tekli geceler) içinde arayınız!" 

-عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا، قَالَتْ: كَانَ رَسُولُاللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، " إِذَا دَخَلَ الْعَشْرُالْأَوَاخِرُ مِنْ رَمَضَانَ ، أَحْيَا اللَّيْلَ، وَأَيْقَظَ أَهْلَهُ، وَجَدَّوَشَدَّ الْمِئْزَرَ" متفقٌ عليه .

 

Âişe r.a. şöylededi: Ramazan ayının son on günü girdiğinde Resûlullah s.a.v. geceleri ihyâ eder, ev halkını uyandırır, ciddiyetle ibadete soyunur ve eşleriyleilişkiyi keserdi.   (Buhârî, Leyletül-kadr 5; Müslim, İ'tikaf 7.. Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Nesâî, Kıyâmü'l-leyl 17; İbni Mâce,Sıyâm 57)

 

- قَالَتْ عَائِشَة رضي الله عنها:كَانَ رسولُ اللهِ - صلى الله عليه وسلم - يَجْتَهِدُ في رَمَضَانَ مَا لاَيَجْتَهِدُ في غَيْرِهِ ،  وَفِي العَشْرِالأوَاخِرِ مِنْهُ مَا لا يَجْتَهِدُ في غَيْرِهِ. » رواهُ مسلمٌ .

 

Yine Âişe ra.'danrivayet edildiğine göre  Resûlullah s.a.v. Ramazan’da diğeraylardan daha fazla (kulluk yapmaya) çalışırdı. Ramazan’ın son on günündede ramazanın öteki günlerinden daha fazla ibadet ederdi.   (Müslim, İ'tikâf 8.Tirmizî, Savm72)

 

-عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ: قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ،أَرَأَيْتَ إِنْ عَلِمْتُ أَيُّ لَيْلَةٍ لَيْلَةُ القَدْرِ، مَا أَقُولُ فِيهَا؟(إِنْ وَافَقْتُ لَيْلَةَ الْقَدْرِ مَاذَا أَقُولُ؟ ) قَالَ: " قُولِي:اللَّهُمَّ إِنَّكَ عُفُوٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ، فَاعْفُ عَنِّي " حَدِيثٌحَسَنٌ صَحِيحٌ

 

Âişe r.a.  şöylededi: - Ey Allah'ın Resulü! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilecekolursam, o gece nasıl dua edeyim? Diye, sordum.

 

"Allahım! Sen çokaffedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla! diye dua et"buyurdu.   (Tirmizî, Daavât 84., İbni Mâce,Dua, 5)

 

Hz. Peygamber,  Kadirgecesinin de içlerinde bulunduğu ramazanın son on gününde kendisini ibadeteverirdi. Onun bu fiilî sünnetinden anlaşılmaktadır ki, Kadir gecesinde namazkılmak, Kur'an okumak, dua etmek ve tefekkürde bulunmak sünnettir.

 

Bunların hepsini biraraya getirmek ise, daha isabetli bir davranış olur. Hatta aynı şeylerin Kadirgecesinin gündüzünde de yapılması uygun olur.

 

Ramazan, onun içinbir rahmet, bereket, mağfiret ayı; hayır ve güzellikler pazarı; kulluktayoğunlaşma fırsatı idi. Peygamber Efendimiz Ramazan ayında Mü’minlerinbağışlanacağını müjdeliyordu. Ramazanı değerlendirmeyip bağışlanmayanlarhakkında da uyarılarda bulunuyordu. Peygamber Efendimiz, Ebu Hureyreden rivayetedilen bir hadisi şeriflerinde üç grup insan hakkında 'burunları yerdesürtülsün'(yazıklar olsun!)  buyuruyor. Oüç grup insan şunlar...

 

 "رَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ ذُكِرْتُ عِنْدَهُ،فَلَمْ يُصَلِّ عَلَيَّ، وَرَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ أَدْرَكَ أَبَوَيْهِ عِنْدَالْكِبَرِ، فَلَمْ يُدْخِلَاهُ الْجَنَّةَ، وَرَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ دَخَلَعَلَيْهِ شَهْرُ رَمَضَانَ، ثُمَّ انْسَلَخَ قَبْلَ أَنْ يُغْفَرَ لَهُ"

 

''Ben yanındazikredildigim zaman bana salat okumayan kimsesinin de burnu sürtülsün. Anne vebabasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete girmeyenkimsenin de burnu sürtülsün. Ramazan girip çıktığı halde günahları affedilmemişolan (cehenneme giren) insanın burnu sürtülsün(yazıklar olsun!) !'' (Tirmizi, Daavat 110, (3539) El-Münzirî,et-Terğîb, II, 215-216. Hakim) buyurarak Ramazan’ın farkına dikkatlerimizi çekmişti.

 

Kısaca O, Ramazan’dakulluk ve dua yoğunluğu içerisinde olurdu. Ve Ramazan’da sergilediği bugüzellikleri Ramazan’dan sonrasına taşır ve bunu ümmetine tavsiye ederdi. Yanion bir ayın sultanı Ramazan, onun on bir ayını da yönetirdi:

 

-عَنْ أَبي أَيُّوبِ الْأَنْصَارِيِّ رضِيَ اللَّه عَنْهُ،أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ:

«مَنْ صَامَ رَمَضَانَ، ثُمَّأَتْبَعَهُ سِتًّا مِنْ شَوَّالٍ، كَانَ كَصِيَامِ الدَّهْرِ»

 

Ebû Eyyûb radıyallahu anh'den rivayetedildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim Ramazan orucunu tutarve ona şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki yıl orucu tutmuş olur."(Müslim, Sıyâm 204., Ebû Dâvûd, Savm 57; Tirmizî, Savm 53; İbni Mâce, Sıyâm33)

 

Tüm bu Ramazangüzellikleriyle o bizleri aydınlatmaya, gönüllerimizi ısıtmaya, beyinlerimiziışıtmaya, sözlerimizi güzelleştirmeye, davranışlarımızı hep hayır vegüzelliklere yönlendirmeye devam ediyor.

 

PEYGAMBERİMİZİN VEDÂHACCI (Zilhicce 10 H/Mart 632 M.) ‎

 

Hz. PeygamberHicretin sekizinci (630) yılında Mekke fethedildikten sonra hac mevsiminibeklemeden Medine'ye dönmüştü. Zaten Mekke'nin fethinden önce de henüz hac farzkılınmamıştı.

 

Hicretin dokuzuncu(631) yılında hac farz kılınmış, ancak o yıl Hz. Peygamber bizzat haccagitmemiş ve Hz. Ebû Bekir’i hac emîri tayin ederek Mekke'ye göndermişti.

 

Hicretin 10'uncu yılıMüslümanlık bütün Arabistan'a yayılmıştı. Rasûlüllah (sav) Zilkade ayında Hac ‎farîzasını edâ etmek için Mekke'ye gideceğini ilân etti.O'nunla birlikte haccetmek isteyen müslümanlar ‎Medine'detoplanmağa başladılar. (Müslim, 2/887, K.Hac B. Haccetü'n-Nebi (Hadis No: 1218)‎

 

Rasûl-i Ekrem (s.a.s)25 Zilkade (22 Şubat 632) Cumartesi günü öğle namazını kıldıktan sonra,ashâbıyla ‎birlikte Medine'den çıktı. Yolculuk 10 günsürdü. Rasûl-i Ekrem (sav) 4 Zilhicce pazar günü Mekke'ye vardı. Hz.Peygamber’in 9 Zilhicce 10 / 6 Mart 632 Cuma günü sayıları 124.000 civarındakitopluluğa Arafat’ta Veda Hutbesini irad etti.

 

‎Vedâ Haccında, arafe günü Arafat'da, dinin kemâleerdiğini bildiren "son ahkâm âyeti" (el-Mâide Sûresi, 3‎) vahyedilmiş; ‎ertesi gün Mina'dason âyet (el-Bakara Sûresi, 281‎) inmiş, Kur'ân-ı Kerîm tamamlanmıştı. Bütün bunlar,aziz Peygamberimiz ‎Hz. Muhammed (sav)'in vefâtınınyaklaştığını gösteriyordu. Nitekim, Vedâ Hutbesinde, "belki burada ‎sizinle ebedî olarak bir daha berâber olamayacağım,"(el-Buhârî, 2/64; Tecrid Tercemesi, 4/655 (Hadis No:661); İbn Hişâm, 4/250‎) buyurarak ashâbıyla vadâlaşmıştı.‎

 

Peygamber EfendimizinMedine'ye hicretinden sonra Vedâ Haccı ilk ve son haccı ‎odu.Bu haccından 81 veya 82 gün sonra vefât etti.‎

 

Vedâ Haccındandöndükten sonra, Hz. Peygamber (sav) Uhud şehidlerini ziyâret edip cenâze ‎namazlarını kıldı. Bunlar, cenâze namazları kılınmadandefnedilmişlerdi.(el-Buhârî, 2/93‎) Hastalanmasındanbir gün ‎önce de, Medine'nin "Cennetü'l-Bâkî"denilen kabristanını ziyâret etmiş, burada defnedilmiş olan ‎müslümanlariçin duâ etmişti. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), böylece ümmetinden hayattaolanlarla ‎vedâlaştığı gibi, sanki ölenleriyle devedâlaşmıştı.‎

 

عَنْ أَبِي مُوَيْهِبَةَ، مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّىاللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: بَعَثَنِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِوَسَلَّمَ مِنْ جَوْفِ اللَّيْلِ، فَقَالَ: «يَا أَبَا مُوَيْهِبَةَ، إِنِّي قَدْأُمِرْتُ أَنْ أَسْتَغْفِرَ لِأَهْلِ الْبَقِيعِ فَانْطَلِقْ مَعِي»،فَانْطَلَقْتُ مَعَهُ، فَلَمَّا وَقَفَ بَيْنَ أَظْهُرِهِمْ قَالَ: «السَّلَامُعَلَيْكُمْ يَا أَهْلَ الْمَقَابِرِ، لِيَهْنِ لَكُمْ مَا أَصْبَحْتُمْ فِيهِ،مِمَّا أَصْبَحَ فِيهِ النَّاسُ، لَوْ تَعْلَمُونَ مَا نَجَّاكُمُ اللَّهُ مِنْهُ،أَقْبَلَتِ الْفِتَنُ كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ، يَتْبَعُ أَوَّلُهَاآخِرَهَا، الْآخِرَةُ شَرٌّ مِنَ الْأُولَى» قَالَ: ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَيَّفَقَالَ: «يَا أَبَا مُوَيْهِبَةَ، إِنِّي قَدْ أُوتِيتُ مَفَاتِيحَ خَزَائِنِالدُّنْيَا، وَالْخُلْدَ فِيهَا، ثُمَّ الْجَنَّةَ، وَخُيِّرْتُ بَيْنَ ذَلِكَ،وَبَيْنَ لِقَاءِ رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ وَالْجَنَّةِ» قَالَ: قُلْتُ: بِأَبِيوَأُمِّي، فَخُذْ مَفَاتِيحَ الدُّنْيَا، وَالْخُلْدَ فِيهَا، ثُمَّ الْجَنَّةَ،قَالَ: «لَا وَاللَّهِ يَا أَبَا مُوَيْهِبَةَ، لَقَدِ اخْتَرْتُ لِقَاءَ رَبِّي،وَالْجَنَّةَ» ثُمَّ اسْتَغْفَرَ لِأَهْلِ الْبَقِيعِ، ثُمَّ انْصَرَفَ فَبُدِئَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي وَجَعِهِ الَّذِي قبَضَهُاللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِيهِ حِينَ أَصْبَح. (حم) 15997

 

Rasûlullah'ınazatlı kölesi Ebi Müveyhibe diyor ki; “Rasûlullah beni gecenin ortasındagönderdi ve

“EyEbû Müveyhibe! Şu Baki' kabristanında yatanlara istiğfar etmekle emrolundum.Benimle gel!” dedi, ben de birlikte yürüdüm. Onların başı ucunadikildiğimizde;

«Eykabir sahipleri! Selâm üzerinize. İnsanların içinde bulunduğu hâle göre sizinbulunduğunuz hâl sizin için daha hayırlıdır. Fitneler karanlık gece kıtalarıgibi birbiri ardınca geliyor. Sonraki gelenleri ise hep öncekinden dahaşerli» dedi.

Sonrabana dönüp:

-Banadünya hazinelerinin anahtarı ile orada ebedî kalmak, bir de Rabbime kavuşupcennete girmek su­nuldu ve muhayyer bırakıldım» buyurdu. Ben hemen «Anam -babam sana feda olsun yâ Resûlâllah, sen dünya hazinelerini ve ebe­di kalmayıtercih et, sonra da cenneti iste» dedim.

O da,«Hayır! Val­lahi ey Ebâ Müveyhibe, benRabbime kavuşmayı, cenneti seçtim» bu­yurdu. Sonra da Baki' ehlineistiğfarda bulundu ve döndü. İşte o sı­rada Rasûlullah'ın ağrısı başladı vevefatına kadar sürdü. (İbn Hanbel. İbn îshâk. İbnSa'd, Ahmed; Ebû Dâvud, Nesâİ, İbn Mâce)

 

PEYGAMBERİMİZ’İN VEFATI,08 Haziran 632

 

Peygamber(s.a.v.), Veda haccı dönüşünde bu sene başında artık Medinetu n-Nebevîye'deikamete başlayıp başka bir yere gitmeme ka­rarı aldı.

 

Hercanlı gibi insan da sınırlı bir ömre sahiptir. Allah’ın takdir etmiş olduğu ömür sona erdiğinde her insan Allah’ınizniyle ölümü tadar. Allah’tan başka her şey ölümlüdür. Eğer ölümden kurtulupdünya da sonsuza kadar yaşamak mukadder olsaydı hiç şüphesiz buna en layık olanAllah’ın sevdiği kulları Peygamberleri olurdu. Oysa âlemlere rahmet olarakgönderilen Peygamber Efendimiz bile bu dünyadan göçmüştür. Nitekim bir ayetteşöyle buyurulmuştur:

إِنَّكَمَيِّتٌ وَإِنَّهُمْ مَيّتُونَ

Şüphesizsen de öleceksin onlar da ölecekler. (Zümer,30.)

Yineşu ayette ölüm gerçeğinin herkese uğrayacağını ifade etmektedir.

 

وَمَاجَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَ أَفَإِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَكُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ

 

Bizsenden önce hiçbir insana ebedilik vermedik. Sen öldüğün zaman onlar ebedi mikalacaklar? Her canlı ölümü tadacaktır. (Enbiya,34-35.)

 

PeygamberEfendimizinde diğer insanlar gibi ölümlü olduğu şu ayeti celiledebelirtilmektedir:

 

وَمَامُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ أَفَإِنْ مَاتَأَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ

 

Muhammedsadece bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Eğer o ölürse veyaöldürülürse sizler topuklarınız üzerine geriye mi döneceksiniz? (Al-i İmran,144.)

 

Rasulullahson Ramazan ayında önceki senelerden farklı olarak, bu yıl yirmi gün itikafaçekilmişti. Hâlbuki önceki yıllarda, on günlük itikafı itiyat edinmişti. Aynızamanda Cibril-i Emin gelmiş ve bu yıl, iki defa karşılıklı olarak Kur'an'ımukabele ederek hatmetmişlerdi.

 

Rasûl-iEkrem, hastalığının son gününde bir ara biricik kızı Hz. Fâtima'yı yanınaçağırdı. Aralarında geçen konuşmaları; o sırada orada bulunan Hz. Âişe r.a.aşağıdaki hadisi şerifte şöyle anlatıyor:

 

 عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ: أَقْبَلَتْفَاطِمَةُ تَمْشِي كَأَنَّ مِشْيَتَهَا مِشْيَةُ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُعَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ: «مَرْحَبًا بِابْنَتِي» فَأَجْلَسَهَا عَنْيَمِينِهِ، أَوْ عَنْ شِمَالِهِ، ثُمَّ أَسَرَّ إِلَيْهَا حَدِيثًا فَبَكَتْفَقُلْتُ لَهَا: اسْتَخَصَّكِ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَبِحَدِيثِهِ، ثُمَّ تَبْكِينَ، ثُمَّ أَسَرَّ إِلَيْهَا حَدِيثًا فَضَحِكَتْفَقُلْتُ: مَا رَأَيْتُ كَالْيَوْمِ فَرَحًا أَقْرَبَ مِنْ حَزَنٍ، فَسَأَلْتُهَاعَمَّا قَالَ؟ فَقَالَتْ: مَا كُنْتُ لِأُفْشِيَ سِرَّ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُعَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَتَّى إِذَا قُبِضَ سَأَلْتُهَا فَقَالَتْ: إِنَّهُ أَسَرَّإِلَيَّ فَقَالَ: «إِنَّ جِبْرِيلَ كَانَ يُعَارِضُنِي الْقُرْآنَ كُلَّ سَنَةٍمَرَّةً، وَإِنَّهُ عَارَضَنِي الْعَامَ مَرَّتَيْنِ فَلَا أُرَاهُ إِلَّا قَدْحَضَرَ أَجَلِي، وَإِنَّكَ أَوَّلُ أَهْلِ بَيْتِي لَحَاقًا بِي، وَنِعْمَالسَّلَفُ أَنَا لَكِ» فَبَكَيْتُ لِذَلِكَ ثُمَّ قَالَ: «أَلَا تَرْضَيْنَأَنْ تَكُونِي سَيِّدَةَ نِسَاءِ الْأُمَّةِ أَوْ نِسَاءَ الْمُسْلِمِينَ»فَضَحِكَتُ لِذَلِكَ

Hz.Aişe şunu anlattı:  Fatıma (r.a.),Rasulullah (s.a.v.) gibi yürüyerek babasının yanma geldi. Rasulullah ‎‎(s.a.v.): 

‎- "Hoş geldin kızım!"dedi. Yanına oturttuktan sonra ona gizlice birşey söyledi. ‎Bununüzerine Fatıma ağladı. Fatıma'ya:

‎ -Rasulullah (s.a.v.) özel olarak seninlekonuştu ama sen ağlıyorsun, dedim.

SonraRasulullah (s.a.v.) ona gizlice bir söz daha söyledi. Fatıma bu defa da güldü. ‎Ben şöyle dedim:

‎-Ben, bugünkü gibi sevincinüzüntüye bu derece yakın olduğunu görmedim.

Ona,Rasulullah'ın (s.a.v.) ne dediğini sordum. Fatıma;

‎-Rasulullah'm (s.a.v.) sırrınıasla ifşa edemem, dedi. Rasulullah (s.a.v.) vefat ‎edince,ona tekrar sordum. Şöyle cevap verdi:

‎-Bana gizlice şunu söylemişti:"Cebrail bana Kur'an'ı her yıl bir defa arzediyordu. ‎Bana(bu yıl) iki defa arzetti. Ecelimin gelmiş olduğunu zannediyorum. Ailemden ‎bana ilk kavuşacak olan sensin. Ben senin için ne iyiselefim." İşte bunun için ‎ağladım. Daha sonra daşöyle dedi: "Bu ümmetin kadınlarının veya mü'minlerin ‎kadınlarınınhanımefendisi olmaya razı olmaz mısın?" Buna da güldüm.(Buhârî, Menâkıb, 25 (IV, 248)

 

EfendimizinVefat Hastalığının Başlaması:

Tarih Hicretin on birinci yılı,Sefer ayının son günleriydi. Rasûl-i Ekrem Efendimiz, âdetleri gereği Hz.Meymûne'nin evinde bulunuyorlardı. Hasta olmasına rağmen ailelerinin hakkınason derece riâyet ediyordu. Burada Efendimizin ateşi birden yükseldi. Davetettiği bütün hanımları, etrafında mahzun ve kederli duruyorlardı.

"Yarınhanginizin evine gideyim?" diye sordu.

Busualini birkaç kere tekrarladı. Hiçbir hanımından cevap gelmedi.

Busoruyu sormasındaki maksadı, hastalık günlerini Hz. Âişe Validemizin evindegeçirmeyi arzu etmiş olmasındandı.

PeygamberEfendimizin bu arzusunu, eşleri, ferasetleriyle anlamada gecikmediler;ittifakla, Hz. Âişe Validemizin evinde kalmasını uygun gördüler.

 

Bununüzerine, Peygamber Efendimiz, Hz. Meymûne'nin evinden çıkarak, Hz. Ali ile Hz. Abbâs radıyallahuanhümâ'nın kolları arasında, Hz. Aişe radıyallahu anhâ'nın odasına getirildi.Vefatına kadar da hep burada kaldı. Bu esnada sıhhati ve gücü elverdiğimüddetçe mescide gidip, namazları kıldırdı.

 

Böylece ölümünden üç gün öncesinekadar namazları vakti vaktine mescidde bizzat kıldırdı. Son kıldırdığı namaz,perşembe gününün akşam namazı oldu. Bu esnada başı çok ağrıdığı için başına birmendil bağlayarak namaz kıldırmıştı. Namazda da Mürselât sûresini okudu.

 

Namazdan sonra, yine Hz. Aişe'ninodasına döndü. Tâkati iyice azalıyordu. Öyle ki cemaate imamlık edemeyecek halegelmişti. Bu durumu Hz. Aişe validemiz şöyle anlatıyor:

 

وَعَنْ عَائِشَةَ - رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا، -قَالَتْ: «أَنَّرَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ إِذَا اشْتَكَى نَفَثَعَلَى نَفْسِهِ بِالْمُعَوِّذَاتِ، وَمَسَحَ عَنْهُ بِيَدِهِ، فَلَمَّا اشْتَكَىوَجَعَهُ الَّذِي تُوُفِّيَ فِيهِ، طَفِقْتُ أَنْفِثُ عَلَى نَفْسِهِبِالْمُعَوِّذَاتِ الَّتِي كَانَ يَنْفِثُ، وَأَمْسَحُ بِيَدِ النَّبِيِّ صَلَّىاللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْهُ» فَحَضَرَتْ الصَلَاةُ, فَأُذِّنَ (فَجَاءَ بِلَالٌ يُؤْذِنُهُبِالصَلَاةِ) فَقَالَ رَسُولُ اللهِ - صلى اللهُ عليه وسلَّم -: أَصَلَّىالنَّاسُ؟ " , قُلْنَا: لَا، هُمْ يَنْتَظِرُونَكَ , قَالَ: " ضَعُوالِي مَاءً فِي الْمِخْضَبِ" , قَالَتْ: فَفَعَلْنَا " فَاغْتَسَلَ،فَذَهَبَ لِيَنُوءَ فَأُغْمِيَ عَلَيْهِ، ثُمَّ أَفَاقَ فَقَالَ: أَصَلَّىالنَّاسُ؟ " , قُلْنَا: لَا , هُمْ يَنْتَظِرُونَكَ يَا رَسُولَ اللهِ،قَالَ: " ضَعُوا لِي مَاءً فِي الْمِخْضَبِ , قَالَتْ: فَقَعَدَ فَاغْتَسَلَ،ثُمَّ ذَهَبَ لِيَنُوءَ فَأُغْمِيَ عَلَيْهِ، ثُمَّ أَفَاقَ فَقَالَ: أَصَلَّىالنَّاسُ؟ " , قُلْنَا: لَا، هُمْ يَنْتَظِرُونَكَ يَا رَسُولَ اللهِ،فَقَالَ: " ضَعُوا لِي مَاءً فِي الْمِخْضَبِ، فَقَعَدَ فَاغْتَسَلَ، ثُمَّذَهَبَ لِيَنُوءَ فَأُغْمِيَ عَلَيْهِ ثُمَّ أَفَاقَ فَقَالَ: أَصَلَّى النَّاسُ؟" , فَقُلْنَا: لَا، هُمْ يَنْتَظِرُونَكَ يَا رَسُولَ اللهِ - وَالنَّاسُعُكُوفٌ فِي الْمَسْجِدِ، يَنْتَظِرُونَ النَّبِيَّ - صلى اللهُ عليه وسلَّم -لِصَلَاةِ الْعِشَاءِ الْآخِرَةِ –فَقَالَ: " مُرُوا أَبَا بَكْرٍفَلْيُصَلِّ بِالنَّاسِ"

 

Hz.Âişe r.a.anlatıyor: “Resûlullah Aleyhisselam, hastalandığı zaman, Muavvizeteyn (Felak veNâs) sûrelerini okuyup bedenine üfler ve vücudunu eliyle mesheder, sığardı.

ResûlullahAleyhisselamın hastalığı şiddetlendiği zaman ben de ona Muavvizeteyn sûrelerinioku­maya ve elinin bereketini umarak kendi eliyle kendisine meshetmeyebaşladım.

Peygamberimiz Aleyhisselamınvefatıyla sonuçlanan hastalığı sırasında namaz vakti gelmiş, ezan da okunmuşbulunuyordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam:“İnsanlar namazı kıldılar mı?” diye sordu.
“Hayır yâ Rasûlallah! Seni bekliyorlar!” dediler.
Peygamberimiz Aleyhisselam, tekrar: “Öyleyse, benim için leğene su koyunuz!”buyurdu.
Leğene su koydular, gusledip yıkandı. Ayağa kalkmaya davranırken bayıldı.
Sonra ayıldı ve yine:
“İnsanlar namazı kıldılar mı?” diye sordu.
“Hayır yâ Rasûlallah! Seni bekliyorlar!” dediler.
Peygamberimiz Aleyhisselam, yine:
“Benim için leğene su koyunuz!” buyurdu.
Oturup gusletti. Sonra ayağa kalkmaya davranınca yine bayıldı.
Sonra ayıldı. Yine: “İnsanlar namazı kıldılar mı?” diye sordu.
“Hayır yâ Rasûlallah! Seni bekliyorlar!” dediler.
Peygamberimiz Aleyhisselam:
“Benim için leğene su koyunuz!” buyurdu, tekrar oturup guslettikten sonrakalkmaya davrandı, yine bayıldı, sonra ayıldı.
Ayılınca: “İnsanlar namazı kıldılar mı?” diye sordu
“Hayır yâ Rasûlallah! Seni bekliyorlar!” dediler.
O sırada Müslümanlar Mescidde Peygamberimiz Aleyhisselamı yatsı namazınabekleyip duruyorlardı.

“ResûlullahAleyhisselam “Ebu Bekir’e söyleyiniz de, insanlara namazıkıldırsın!” buyurdu.

 

Ebu Bekr (r.a.)  o günkü cuma gecesi, yatsı namazından başlamaküzere, pazartesi sabah namazına kadar cemaate on yedi vakit namaz kıldırdı. Bunamazlar, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a vekâleten kıldırılmıştı.

 

Resûlullah (aleyhissalâtuvesselâm), Hz. Ebu Bekr'in vekâleten namaz kıldırdığı günlerden birinde, biröğle vakti -ki rivayetlerde bunun, vefatından beş gün önceki öğle veya ikindiolduğu  belirtilir- kendisinde bir hafiflik hisseder. Ve sonra,

"Ey Aişe, yedi kuyudan yedikırba su doldursunlar, ağızlarını bağlayıp, bağlarını çözmeden getirsinler.Onları üzerime dökün, belki hastalığım biraz hafifler de halka va'z ve nasihatederim" dedi.  Bir leğenin içinde, eliyle "artıkyetişir" diye işâret edinceye ‎kadar vücûdunasoğuk su döktüler. (el-Buhârî, 1/57 ve5/140; Tecrid Tercemesi, 1/138 (Hadis No: 149) ve 11/16‎)

 

Rasûlüllah (sav) bazenateşi düşüyor, hastalığı hafifliyordu. Hz. Ebû Bekir'i vekil yaptıktan sonra,bir ‎namaz vakti kendinde iyilik hissetti. Hz. Ali ileAbbâs'ın oğlu Fazl'ın kollarında, ayaklarını sürüyerek ‎Mescid'eçıktı. Rasûlüllah (sav)'ın çıkabileceği bilinmediğinden namaza durulmuştu. Hz.Ebû Bekir, ‎imâmlıktan çekilmek istedi. Rasûlüllah (sav)yerinde durmasını işâret etti. Ebû Bekir'in yanına oturup ‎namazınıkıldı. (el-Buhârî, 5/162; Tecrid Tercemesi, 2/510-519 (HadisNo: 387) Bu namazda cemâatin Hz. Ebû ‎Bekîr'e,Ebû Bekir'in de Rasûlüllah (sav)'e uyduğu da rivâyet edilmektedir. (bkz. el-Buhârî, 1/162) Namazdan sonra, minberin alt basamağına oturdu.Başında boz renkli bir sargı vardı. Allah'a hamd ve sena ettikten ‎sonra:‎

 

“Ey Muhâcirler! Sizeensâr hakkında, hayırlı olmanızı vasiyyet ediyorum. Onlar benim has cemâatim veen ‎samîmî dostlarımdır. Vaktiyle onlar sizi evlerindemisâfir ettiler. Her konuda sizi kendilerine tercih ettiler... ‎Halk Medine'de günden güne çoğalıyor, ensar ise gittikçeazalıyor, yemekteki tuz kadar kalıyor. Sizden ‎biriişbaşına geçer de, başkalarına fayda ve zarar verebilecek yetkilere sâhipolursa, ensâr'ın iyiliklerini ‎alsın, kusurlarınıbağışlasın.

 

Ashâbım! İlkmuhâcirlere de saygılı olmanızı vasiyyet ediyorum. Bütün muhâcirler debirbirlerine hayırlı ve ‎saygılı olsunlar. Her iş,Allah'ın irâdesi ve ancak O'nun izniyle meydana gelir. Onun irâdesi olmadan hiç‎bir şey olmaz. Allah'ın irâdesine karşı koymakisteyenler, sonunda mağlûb olurlar. Allah'ı aldatacaklarını ‎sananlar,kendileri aldanırlar, buyurdu. (TecridTercemesi, 11/18; Mevâhib-i Ledünniyye tercemesi, 2/434‎)

 

Rasûlüllah (s.a.v.), ‎sonraşöyle dedi:‎

‎-Ey Nâs! Her kimin arkasına bir kamçı vurmuşsam, iştesırtım, gelsin vursun. Kimin bende alacağı varsa, ‎iştemalım, gelsin alsın. Benim yanımda en sevgiliniz, üzerimde hakkı varsa, onuburada (dünyada) ‎isteyen veya helâl edendir. BöyleceRabbıma yüz akıyla kavuşurum, buyurdu. Sonra öğle namazını ‎kıldırdı.Namazdan sonra tekrar minberde göründü. Aynı sözleri tekrarladı. Cemaattenbiri, üç dirhem ‎alacaklı olduğunu söyledi. Bu zât,Rasûl-i Ekrem (sav) adına bir fakire sadaka vermişti. Rasûlüllah ‎‎(sav) borcunu hemen ödedi. Sonra şöyle buyurdu:‎

‎-Ey Nâs! Kimin üzerinde başkasına âit bir hak varsa,ayıplanmaktan çekinmesin, sâhibine ödesin. Burada ‎ayıplanmak,âhirette mahcûb olmaktan hayırlıdır. (‎İbnü'l-Esîr, el-Kâmil 3/319- 320; Târih-i Din-i İslâm,3/556-557‎)‎

Rasûlüllah (sav) sözlerine şöyle devam etti:

 

عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، قَالَ: خَطَبَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّىاللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ النَّاسَ فَقَالَ: «إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّخَيَّرَ عَبْدًا بَيْنَ الدُّنْيَا وَبَيْنَ مَا عِنْدَهُ» قَالَ: «فَاخْتَارَذَلِكَ الْعَبْدُ مَا عِنْدَ اللَّهِ» قَالَ: فَبَكَى أَبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللَّهُعَنْهُ، فَعَجِبْنَا لِبُكَائِهِ أَنْ خَبَّرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُعَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ عَبْدٍ خُيِّرَ، وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُعَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمُخَيَّرَ، وَكَانَ أَبُو بَكْرٍ أَعْلَمَنَا بِهِ، فَقَالَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «إِنَّ أَمَنَّ النَّاسِعَلَيَّ فِي صُحْبَتِهِ وَمَالِهِ أَبُو بَكْرٍ، وَلَوْ كُنْتُ مُتَّخِذًا مِنَالنَّاسِ خَلِيلًا غَيْرَ رَبِّي لَاتَّخَذْتُ أَبَا بَكْرٍ، وَلَكِنْ أُخُوَّةُالْإِسْلَامِ - أَوْ مَوَدَّتُهُ - لَا يَبْقَى بَابٌ فِي الْمَسْجِدِ إِلَّاسُدَّ إِلَّا بَابَ أَبِي بَكْرٍ»

 

EbuSaîd'in (r.a.) anlattığına göre: Resulüllah (a.s.) mü’minlere hutbe irad ettive: "Bir kul ki yüce Allah onu, dünyanın nimetlerinden vermek ile kendinezdinde olanlar arasında muhayyer bıraktı. O da Allah nezdindekini seçti"buyurdu. Bu söz üzerine Ebu Bekr ağladı da ağladı: Atalarımız ve analarımızsana feda olsun! dedi. (Bu söz üzerine Ebu Bekir ağlamaya başladı. Biz onunağlamasına şaşırmıştık. Ancak içimizde o bu sözü (Peygamberin vefatına işaretolduğunu) en iyi anlayandı.)

Ravider ki: İşte Allah Resulü, o muhayyer kılınan kul imiş, Ebu Bekr onu hepimizdeniyi biliyordu. Allah Resulü şöyle buyurdu: "Muhakkak ki bana karşı, malıve arkadaşlığı hususunda insanların en cömerti Ebu Bekr'dir. Bir dost edinecekolsaydım, mutlaka Ebu Bekr'i dost edinirdim. Lâkin din (İslâm) kardeşliği (şahsi dostluktanefdaldir). Mescitte Ebu Bekr'in kapısından başka hiçbir kapı bırakılmasın."  Sahih-i Müslim, 4390 ,el-Buhârî, 1/119-120; ve 4/191 ve 4/254; Tecrid Tercemesi, 2/339-343 (HadisNo: 292-293) ve 11/ 19-‎‎20‎)

 

PeygamberEfendimiz Sözlerine devâmla:‎

‎-Ashâbım! Peygamberinizin irtihâlini düşünüp telaşettiğinizi işittim. Hangi peygamber, ümmeti arasında ‎ebedikalmıştır? Biliniz ki ben de, Rabbıma kavuşacağım ve buna hepinizden daha çoklâyığım. Yine ‎biliniz ki, siz de bana kavuşacaksınız.Buluşacağımız yer, Kevser havuzunun kenarıdır. Benimle orada ‎buluşmakisteyenler, ellerini, dillerini günahtan çeksinler. (Tecrid Tercemesi, 11/18; Mevâhib-i LedünniyyeTercemesi, 2/434‎)‎

 

«إِنِّي فَرَطُكُمْ، وَأَنَا شَهِيدٌ عَلَيْكُمْ، إِنِّي وَاللَّهِلَأَنْظُرُ إِلَى حَوْضِي الآنَ، وَإِنِّي قَدْ أُعْطِيتُ خَزَائِنَ مَفَاتِيحِالأَرْضِ، وَإِنِّي وَاللَّهِ مَا أَخَافُ بَعْدِي أَنْ تُشْرِكُوا، وَلَكِنْأَخَافُ أَنْ تَنَافَسُوا فِيهَا»

 

“Ben hepinizden öndeyim ve sizi bekleyeceğim.Zaten şu an havuzumu görüyorum. Esasen bana yeryüzü hazinelerinin anahtarıverildi. Vallahi ben sizin, benden sonra müşrik olacağınızdan değil de, dünyaiçin birbirinize düşmeniz­den korkuyorum.” (İbn Hanbel, Müttefekun aleyh.)

 

‎-Ey Nâs! Zeyd'in oğlu Usâme'nin komutanlığı konusundabazı şeyler söylendiğini duydum. Daha önce, ‎babasıZeyd için de böyle şeyler söylenmişti. Allah'a yemin ederim ki, Zeydkomutanlığa lâyıktı, kendisini ‎çok severdim. Babasıgibi Üsâme de komutanlığa lâyıktır, O'nu da çok severim, itaat ediniz, buyurdu.(el-Buhârî, 4/213 ve 5/145;)

 

Rasûlüllah (sav), Şamtarafına gönderilmek üzere bir ordu hazırlamış, ‎hastalanmasındanbir gün önce komutanlığı Üsâme'ye vermişti. Orduda ilk muhâcirler ve ensârdanileri ‎gelen kimseler vardı. Üsâme ise henüz 20-27yaşlarında bir gençti. Bu yüzden bazı dedi-kodu yapanlar ‎olmuştu.Rasûlüllah (sav)'ın hastalığı ve vefâtı sebebiyle ordunun hareketi bir-kaç güngecikti.‎) ‎

 

Sonra odasına döndü.Rasûlüllah (sav)'ın minberden son ‎hutbesi bu oldu. ‎

Buhitabesinden sonra tekrar Hz. Âişe Validemizin evine gitti ve yatağına yattı. Hz. Ebu Bekir, izin alarak Medinecivarındaki Sunh'taki evine gitti.


Peygamber Efendimizin  hastalığı çok  şiddetli idi . Bu durumu Abdullah İbni Mes’udşöyle anlatıyor:

 وَعَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ مَسْعُودٍ- رضي الله عنه - قَالَ: دَخَلْتُ عَلَى رَسُولِ اللهِ - صلى اللهُ عليه وسلَّم -فِي مَرَضِهِ , فَمَسِسْتُهُ وَهُوَ يُوعَكُ وَعْكًا شَدِيدًا فَقُلْتُ: يَارَسُولَ اللهِ , إِنَّكَ لَتُوعَكُ وَعْكًا شَدِيدًا , قَالَ: " أَجَلْ ,إِنِّي أُوعَكُ كَمَا يُوعَكُ رَجُلَانِ مِنْكُمْ " , قُلْتُ: ذَلِكَ أَنَّلَكَ أَجْرَيْنِ؟ , قَالَ:

" أَجَلْ , ذَلِكَ كَذَلِكَ , مَا مِنْمُسْلِمٍ يُصِيبُهُ أَذَى شَوْكَةٍ فَمَا فَوْقَهَا , إِلَّا كَفَّرَ اللهُ بِهَاسَيِّئَاتِهِ كَمَا تَحُطُّ الشَّجَرَةُ وَرَقَهَا "

 

Abdullahİbni Mes’ûd (r.a.) ise, Pey­gam­be­ri­mizin hastalığının şiddetini şöy­ledile getirir:

“Nebi’nin(a.s.m.) hastalığında vücudu hummanın hararetinden şiddetli sar­­sıldığı sıradahuzuruna varmıştım.

“‘YâRe­sû­lal­lah! Humma hararetinden çok ızdırap çekiyorsunuz! Yâ Re­sû­lal­lah!Bu hummanın iki kat ızdırabı var; elbette sizin için iki kat ecri ve mükâ­fatıvardır’ dedim.

“Re­sû­lul­lah,‘Evet’ diyerek beni tasdik etti. Sonra da şöyle buyurdu:

“‘Hastalığatutulan hiçbir Müslüman yoktur ki Allah Teâlâ onun hata ve günahlarını, ağacınyaprakları döküldüğü gibi dökmesin!’” (İbn Sa’d, a.g.e., c.2, s. 207-208.)

 

Hz.Peygamber’in ölümüne sebep olan hastalığı ağırlıklı olan görüşe göre 13 günsürmüştür.

Hz. Peygamber’inhastalığı esnasında en az on yedi vakit namaz kıldırdığı rivayet edilmektedir.

 

Efendimizin Ahirete İrtihâli

Hz. Peygamber’in Ölümgecesi ateşi düşmüş, sabaha karşı rahatlamıştı. (Bkz. el- Buhârî, 5/141; Tecrid Tercemesi, 11/22-24 (Hadis No: 1667)‎) Pazartesi sabahı,odanın Mescid'e açılan kapı ‎perdesini açtı. Ashab-ıKirâm, saf saf, Hz. Ebû Bekir'in arkasında sabah namazını kılıyorlardı. Onlarınbu ‎hâline sevindi, tebessüm ederek seyretti. Hz. EbûBekir, Rasûlüllah (sav)'ın namaza çıktığını sanarak, ilk ‎safaçekilmek istedi. Ashâb, Hz. Peygamber (sav)'i ayağa kalkmış görüncesevinçlerinden namazlarını ‎bozayazdılar. Rasûl-i Ekrem(s.a.s) Efendimiz mübârek eliyle, namazı tamamlamalarını işâret buyurdu. ‎Sonra perdeyi kapatıp odasına çekildi.( el-Buhârî, 1/165-166 ve 5/141; Tecrid Tercemesi,2/528 (Hadis No: 395) ve 11/24‎) Ashâb-ı Kirâmın, Rasûlüllah (sav) 'in mübârek yüzünüson ‎görüşleri bu oldu.‎

 

Benzi kansız, yüzübembeyazdı. Rasülülllah(s.a.v.)’ın öğleden sonra hastalığı ağırlaştı, bayılma nöbetleri sıklaştı. Hz.Fatıma, babasının çektiği ızdırabın müşahedesine dayanamayarak:

 

"Ah babacığımın ızdırabına!Ey Rabbinin davetine icabet eden babacığım, ey makamı Cennetü'l Firdevs'te olanbabacığım, ey Cebrail'e ölümünü haber verdiğimiz babacığım!" diye yasederek ağlamaya başladı.

 

Efendimiz(sav):‎ -Üzülme kızım, bu günden sonra baban, hiç ızdırâp çekmeyecek, diye O'nuteselli etti. (el-Buhârî, 5/144;Tecrid Tercemesi, 11/27 (Hadis No: 1669) Izdırâbıçoktu, ‎fakat hâlinden şikâyet etmiyordu. Ara sıraellerini yanındaki su kabına batırıp yüzünü ıslatıyordu.‎

Buesnada bile ümmetine irşadda bulunmaktan geri durmuyordu:

 

عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ قَالَ: كَانَ آخِرُكَلَامِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «الصَّلَاةَ وَمَا مَلَكَتْأَيْمَانُكُمْ»

 

"Namaza,namaza dikkat ve devam ediniz! Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız!" (İbnSa’d, a.g.e., c. 2, s. 254; Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 1, s. 78 ) diyordu.

 

RasulullahEfendimizin mübarek başları, Hz. Âişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi. Artık,nefes alıp vermekte güçlük çekiyordu. Dili Allah'ı zikretmekle meşguldü.Rasülüllah s.a.v. son anlarında şöyle dua ediyordu:

 

عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ: رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّىاللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ يَمُوتُ وَعِنْدَهُ قَدَحٌ فِيهِ مَاءٌ،فَيُدْخِلُ يَدَهُ فِي الْقَدَحِ، ثُمَّ يَمْسَحُ وَجْهَهُ بِالْمَاءِ ثُمَّيَقُولُ" لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ، إِنَّ لِلْمَوْتِ سَكَرَاتٍ" «اللَّهُمَّأَعِنِّي عَلَى سَكَرَاتِ الْمَوْتِ»

 

Hz.Aişe anlatıyor: Rasulullah’ın son anlarında yanındaki su dolu tasa elinibatırıyor ve yüzüne sürüyordu. Sonra da şöyle dua ediyordu:‎-Lâilâheillâllâh. Ölümün de şiddetleri var. Allah’ım! Ölüm sekeratında banayardım et!  (İbnMace, Cenaiz, 64; Tirmizi, Cenaiz, 8)

 

«رَبِّ اغْفِرْ لِي، وَاجْعَلْنِي فِي الرَّفِيقِ الْأَعْلَى» , (اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي وَارْحَمْنِي، وَاجْعَلْنِي مَعَالرَّفِيقِ الْأَعْلَى)

 

«Beni ‎bağışla. Bana merhametet, beni Refik-i Âlâ'ya ulaştır!" duasınıtekrarlıyordu.

Sonra elini kaldırdı,üç defa:‎

Maa’r-Refîkı’l-A’lâ”-"Allah'ım, beni Rafîk-iA'lâ'ya (en yüce dosta) ulaştır." dedi.

 

Başı, eşi Hz.Aişe'nin kucağındaydı. Bu duâ ‎ile Rasûl-i Ekrem (sav)Efendimizin mübârek eli düştü. (el-Buhârî,5/139-144; Tecrid Tercemesi, 11/10-30 (Hadis No: 1663, 1665, 1668) Hz. Âişe Yüce Peygamber (sav)'in başını ‎şefkatle kaldırıp yastığına koydu. Pazartesi günü öğledensonra âlemlere rahmet olan Sevgili ‎Peygamberimiz (sav)aziz ruhunu teslim etmiş, hiç kimseyi yerine bırakmadan Rabbına kavuşmuştu. (1Rebiül-evvel 11 H./27 Mayıs 632 ‎M.) (Bkz.Tecrid Tercemesi, 9/298 (Hadis No: 1442)‎

 

(Hz. Peygamber’invefatı tarihi bazı kaynaklarda, 14 Rebîülevvel 11/8 Haziran 632Pazartesi günü kuşluk vakti olarak veriliyor.)

 

Rasûlüllah (SAV)'inVefâtının Ashâb-I Kirâm Üzerindeki Tesiri 

‎Rasûlüllah (sav)'in vefât ettiği hemen duyuldu. Buhaber, ashâb-ı kirâm üzerinde derin üzüntü meydana ‎getirdi.Daha sabahleyin ayağa kalkmış halde görmüşler, iyileşiyor diye sevinmişlerdi.Beklenmedik acı ‎haber, herkesi şaşkına çevirdi. Yolaçıkmak için hazırlanan Üsâme ordusu da ordugâhtan döndü, ‎kumandanlıksancağı Rasûlüllah (sav)'in kapısı önüne dikildi. Hicrette Rasûlüllah (sav)'inMedine'ye ‎girdiği gün, en büyük bayram sevinciyaşanmıştı. Bugün en büyük acı ve mâtem yaşanıyordu. Münâfıklar ‎ise, "Muhammed hak peygamber olsaydı, ölmezdi..."gibi küstahça sözler söylemişler, ortalığı ‎bulandırmışlardı.Bu duruma sinirlenen Hz. Ömer, kılıcını çekerek:‎

لَا أَسْمَعُأَحَدًا يَقُولُ: مَاتَ مُحَمَّدٌ، إِلَّا ضَرَبْتُهُ بِالسَّيْفِ،

“-Kimin Peygamber öldü dediğini duyarsam onu kılıcımla öldürürüm”diyordu.

 Böyle ‎bir hengâmedemetânetini muhâfaza edebilen sâdece Hz. Ebû Bekir oldu. (İbn Hişâm 4/305; Tecrid Tercemesi, 11/30-31‎) Hz.Ebû Bekir biraz önce Rasulullah’ın iyileştiğini sanıp Sünh semtindeki evine git­mişti.Acı haberi öğrenen Hemen oraya geldi. Atından inerinmez mescide girdi. Kimseyle konuşmadan doğruca Hz. Aişe'nin odasına geçti.Rasûlullah'ın üzerine çizgili bir bez örtül­müştü. Üstünden örtüyü çekip yüzünüa

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları



Disqus Yorumları