okunma
insan ve din ilişkisi
Evren, yerde ve gökte yer alan varlıklardan oluşan bir bütündür. Allah (c.c.) , evrende canlı ve cansız sayısız varlıklar yaratmıştır. Bunlardan birisi de insandır. İnsan konuşabilmesinin yanında akıl, düşünce ve irade sahibi olan tek varlıktır. Bu nedenle evrendeki yaratıkların en üstünüdür. İnsan ancak akıl yoluyla Allah’ın emir ve yasaklarını anlayabilir.
İnsan, akıl ve düşünce yeteneğinin yanında, inanma duygusuna da sahiptir. Bu duygu, onu kendinden daha güçlü gördüğü yüce bir yaratıcının varlığını kabul etmeye yönlendirir. İnsan, aklıyla yaratıcının varlığını anlasa bile ona nasıl inana¬cağını ve ne şekilde ibadet edeceğini bilemez. Bu nedenle yüce Allah, insanlara yol gösterecek peygamberler göndermiştir.
İnsan, Allah’a ibadet etmekten ve dinin emirlerini yerine getirmekten sorumludur. Görevini yerine getiren insan da Allah katında en makbul olanıdır.
İnsan maddi ve manevi yönü olan bir varlıktır. Buna göre insanın ihtiyaçları bedensel ve ruhsal olmak üzere iki türlüdür. Yemek, içmek, giyinmek, barınmak insanın bedensel ve yaşamsal ihtiyaçlarıdır. Yüce bir varlığa inanmak, ona sığınmak ve bağlanmak ise ruhsal yönüyle ilgili ihtiyaçlarındandır.
Allah, insanın bedensel ihtiyaçlarını karşılamak için yeryüzünde yiyecek, içecek vb. sayısız nimetler var etmiştir. Manevi (ruhsal) ihtiyacını gidermek için de peygamberler aracılığı ile kitaplar göndermiştir. İnsanın yaradılışına uygun bir hayat sürdürebilmesi bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarının karşılanmasına bağlıdır.
Din duygusu insanda doğuştan var olan bir olgudur. Tarihin hiçbir döneminde dinsiz milletler olmamıştır. Nerede insan varsa orada inanç, ibadet ve din duygusu görülmüştür. Tarihî ve kültürel eserler incelendiğinde insanların kendilerinden daha güçlü bir varlığa ve bir dine inandıkları görülür.
Din inancı ilk toplumlardan beri tarih boyunca var olan bir olgudur. İlk insan Hz. Âdem’in aynı zamanda ilk peygamber olarak görevlendirilmesi bu gerçeğin ifadesidir. Kur’an-ı Kerim’de bu durum şöyle anlatılır: “İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabb’ine yönelerek ona yalvarır. Sonra Allah kendisinden bir nimet verince önceden yalvarmış olduğunu unutuverir..”
Kendime “Ben niçin dindarım?”diye sordum ve şu cevabı verdim: “Ben dindarım çünkü başka türlü olmam imkânsız. Dindar olmak varlığım ve benliğim için zorunlu bir ihtiyaçtır.
Facebook Yorumları
Disqus Yorumları