menu
KİRAMEN KATİBİN KAÇ "K" KAYDEDER!?
İzleniyor muyuz?

Kiramen Katibin Kaç K Kaydeder ? | Hasan Efiloğlu

https://www.youtube.com/watch?v=gNoAKBQUGk4

İNSANI İZLEYEN GÖRGÜ ŞAHİTLERİ; KİRAMEN KATİBİN

   Yüce Allah, ğaybi olarak bildirdiği hakikatlerin tezahürlerini ve kendi esmasının tecellilerini bu dünyada göstermektedir. İnsan, bedeni ve ruhi ihtiyaçlarını karşıladığı bir hayatta yaşamaktadır. Vücut bulma ve mevcudiyetini devam ettirme isteği, insandaki en temel arzulardan biridir. Bu ebediyet arzusunun karşılanacağı mutlak yer ahiret olmakla birlikte insan nefsi , dünyada da bilinmek, fark edilmek, hatırlanmak istiyor. Tarih boyunca mağaralara kazıdığı resimlerden, bina ettiği yapılara, ürettiği sanat eserlere, yazdığı edebi kitabelere hatta evlatlarına atalarının isimlerini vermesine kadar yaptığı faaliyetlerin hepsi, insanın kendi zaman ve mekanının ötesine ulaşma dürtüsünü gösterir.

 Arjantin’de ‘eller mağarası’ olarak bilinen ‘Cueva de las Manos’ mağarasında duvarda bulunan insan eli baskı izlerinin M.Ö.11.000-13.000 yıllarında yapıldığı düşünülüyor. Adeta ‘biz buradayız, bizi unutmayın’ der gibi kendilerinden sonra gelecek insanlara el sallıyorlar. Özellikle bilinebilir tarihin başlangıcı olarak görülen yazının icadıyla, geçmiş ve gelecek birbiriyle irtibat kurabilir hale gelmiştir. İnsanlar bilgi ve tecrübelerini artık kaydetme olanağı bulmuştur. Zamanla teknik imkanların gelişmesi, insana sadece kendini yazıyla kayıt altına alma imkanı vermemiş, görüntü, ses, video arşivleri oluşturabilme olanağı da sunmuştur. Günümüzde ise parmak izi ve DNA kayıtlarıyla adeta insanın varlık kodları belirlenip kaydedilebilmekte, GPS sistemleriyle anlık olarak yer ve zaman takibi yapılabilmektedir. Bütün bu gelişmeler, insanın göz ardı edilemez bir ebediyet arzusu ve varlığını izhar etme dürtüsü olduğunu gösterir.

Yüce yaratan,‘Vermek istemeseydi, istemeyi vermezdi’ sırrınca, insanda takdir ettiği bu istediği ona dair her şeyi kaydederek karşılıyor. İnsanı unutulma, fark edilmeme, değer verilmeme duygusundan ve yok olma düşüncesinin verdiği ızdıraptan kurtarıyor. Kimliğini koruyor, nüfus kayıtlarının silinmesine müsaade etmiyor. Ayet-i Kerimelerde insanın amellerinin muhafaza edilmesi şu şekilde anlatılmaktadır.

 ‘Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir.(Kaf,17)’, 

‘Hayır! Bütün bunlara rağmen siz yine de dini yalanlıyorsunuz. Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar vardır; onlar, yapmakta olduklarınızı bilir.(İnfitar,9-12)

 Ayette değerli yazıcılar olarak tercüme edilen Kirâmen Katibin, daima insanın yanında bulunan iyi ve kötü bütün niyet ve amellerine tanık olup onları kaydeden muvazzaf meleklerdir. Allah katında muteber kaydedicilerdir. Daima insanı gözetleyen görgü şahitleridir. Fıtri özelliği itibariyle bırakın başkaları tarafından hatırlanılmayı, yaşadıklarını kendisi bile unutan insan için bu kayıtların tutulması büyük bir lütuftur aslında. 

İnsanın kendini değerli hissetmesi, yalnız olmadığını düşünmesi, yazılan bu kayıtların ahrette mutlak adaletin gerçekleşmesine vesile olduğunu bilmesi dünyada imtihanda olan insan için psikolojik bir destektir. Nisyan ile malul olan insanoğlu, en basit anılardan hayatındaki en önemli hatıralara kadar yaşanmışlıkları ya unutuyor yada unutulmasına engel olamıyor.  Dünyada kendini hatırlayan en son kişi de öldüğünde ya da geride kalan insanlara kendini hatırlatacak bir iz bırakmadığında bir nevi hiç yaşamamış gibi oluyor. Bu değiştirilemez bir kaderdir. Yüce Allah yarattığı varlıklar içinde mükerrem kıldığı insanın hayatını kayıt altına alarak değer verdiğini göstermiş oluyor. 

Yazıcı melekler, sorumluluk gerektiren takdir ve tazire medar olacak bütün fiil ve niyetleri eksiksiz, hatasız, bütün çıplaklığıyla kaydeder. Onların kayıtlarında bir matbaa hatası, yazının soluk çıkması, kurgu yapma, gereksiz fazlalıklar kaydetme gibi teknik arızalar olmaz. Her şeyin göz önüne serileceği biyografi tarzı bu hayat filmi gösteriminde mahremiyet de olmayacak. Gizli saklı her şeyin izlenildiği sahnelerde heyecan ve tedirginlik dorukta olacak. Bu yüzdendir ki, kayıtların tutulduğunu bilmek,  yalnız kalındığında ya da niyetlerin başkaları tarafından bilinmediği durumlarda kişiyi yüzlerin kızaracağı tutumlara girmekten korur. Yani merhamet görüntüsü altında elindeki pisliği yetimin başına süren adam radardan kaçamayacak. 

Kiramen Katibinin kaydetmesi beşerin icat ettiği kayıt yöntemleriyle kıyaslanamaz. Bu kayıtları kalem, kağıt, mürekkep, çözünürlük, çok boyutlu vb kayıt yöntem ve kaliteleriyle açıklayamayız. Bu kayıtların nasıl tutulduğu idraklerimizin ötesinde ğaybi bir meseldir. Ameller yeri, zamanı, niyeti, şekli, direk yada dolaylı olarak tesirleri dikkate alınarak tüm boyutlarıyla kaydedilir. En ufak bir şaibeye mahal vermeden muhayyilemizin ötesinde bütün kombinasyonlar hesaba katılarak yazılır. Muhtemeldir ki kelebek etkisinin ne olduğu gerçek manada ahrette ortaya çıkacaktır.

Amellerin kayıt altına alınması insana verilen değeri göstermenin yanı sıra büyük mahkemede ilahi adaletin izzetini muhafaza etmesi açısından da önemlidir. Herkes için tutulan bu amel defteri, mahşerde mahkemeye sunulan sanık dosyası mesabesinedir.  Nasıl ki dünyada kişinin suçu işleyip işlemediği zahiren belli olsa bile ceza alması veya aklanması için mahkemeye gerek duyulur, ahrette de Allah her şeyi bildiği, melekler her şeyi kaydettiği halde adaletin vicdanlarda makes bulması, en ufak bir itiraz ve şüpheye mahal verilememesi için amel defteri bir nevi adli belge  olarak mahkemede değerlendirilecektir. Kimse mahkemeye itiraz edemeyecek, teslimi kalp ile hükme razı olacak. Bu kayıtlar öyle muhkem kaydedilmiş olacak ki, delil karartma, sahte belge sunma, yalancı şahitlik yapma, iddiaları yalanlama, yasa boşluklarından yararlanma gibi durumlar asla söz konusu olmayacak. Başkasının kimliğini olay mahallinde bırakmaya benzer dünyevi basit kumpaslarla mahkemeyi yanıltma veya rüşvet ve tahliye bedeli ödeyerek serbest bırakılma gibi yöntemler de işe yaramayacak.  Adına ‘beyaz’ denilen yalanlar, ‘ama benim kimseye zararım yok’ denilerek yapılan gayri ahlakı davranışlar büyük-küçük demeden kişinin önüne serilecek. Yüce rabbimiz ayeti kerimlerde şöyle buyuruyor.

Artık kitap (amel defteri) ortaya konmuştur; suçluların, onda yazılı olanlardan korkuya kapılmış olarak, "Vay halimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük-büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş!" dediklerini görürsün. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye haksızlık etmez. (Kehf,49)

Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür. (Zilzal,7-8)

Ayeti kerimelerdeki keskin ifadeler kullara günahı küçük görmemeyi, daima müteyakkız olmayı ihtar ediyor. Özellikle dijital ortamda sahte hesaplarla yapılan gıybet, iftira, yalan haber yayma, hakaret vb kul hakkı niteliği taşıyan paylaşımlarda bulunmak, nefsani merak ve arzulara yenik düşüp sınırı olmayan internetin müstehcen çöplüğünde sanal zina yapmak, kişiyi gerçek bir günah işlemiş olmaktan kurtarmayacaktır. Siber günahlar da kaydedilmektedir ve hesabı sorulacaktır. Güvenlik duvarı yada engellemelerle bu takipten kaçacağını düşünen klavye delikanlıları mahşerde ters köşe olacaktır.

Kiramen katibin meleklerinin kayıt tutmasının bizim dünyamıza bakan en önemli yönü caydırıcılıktır.  Nasıl ki güvenlik kameralarının, takip cihazlarının hatta polis arabası maketlerinin bile suça bulaşma niyeti olanlar için caydırıcılık özelliği var, yazıcı meleklere iman eden bir mümin de kaydedildiği bilinciyle şeytandan gelen vesveselere karşı ciddi bir direnç gösterir. Hatta patronunun gözü önünde işine dikkat edip iltifat almak isteyen işçi misali, sevap getiren ameller işlemeye yönelir. İzlendiğinin farkına varan tek varlık insandır. Salih bir kul bu bilincini namazın sonunda yada müslüman kardeşine verdiği selamlarla devamlı yeniler. Es-selamün aleyküm deki ‘Küm’ yazıcı melekler içindir. Gün içinde belki onlarca kez onları hatırlatırız kendimize. Bu hissiyat kulda bir murakabe ahlakı meydana getirir. Deneme çekimleriyle kendini tartan aktör misali, kişi ikinci bir şahıs gibi kendini gözetleme ve amelleriyle yüzleşme imkanı bulur, gafil olmaktan kurtulur. Otokontrol sistemini geliştirir. Bu murakabe, kişiyi daha sonra muhasebe ahlakına yöneltir. Kişi, bir nevi o zamana kadar yazılmış olan müsvedde amel defterindeki kusurları telafi etme ve iyiliklerini arttırma yoluna gider. 

Kirâmen katibin meleklere iman etmek müminde güvene dayalı bir psikolojik etki meydana getirir. Yazıcı melekler iman edenler için iyiliklerini yazıp başarıya ulaşmalarına ve büyük mükafatı almalarına vesile olacak bir dosttur. Kafirler için de suçlarını gün yüzüne çıkarıp yargılanmasını sağlayan bir polistir. Malum, suçlu yargılanmak istemez, polisi sevmez. Bu yüzden bir kısım facirler takip edilme hissiyatı olmaksızın günahı rahat işleyebilmek ve vicdanlarının sesini bastırabilmek için melekleri ve büyük mahkemeyi inkar ediyorlar. 

Takip edilme düşüncesiyle insan özgür davranabilir mi sorusu, gerçek manada özgürlüğün ve insan psikolojisinin yeterinde analiz edilmemesinden kaynaklanıyor. Bu sorunun cevabını, dünyevi misalle verecek olursak, bunca kanunlara, polislere, cezalara ve adli kayıtlara rağmen nefsani hisle suç işleyip cezaevlerinde yatan mahkumlarda aramalıyız. 

Hasan EFİLOĞLU /Sakarya İl Vaizi

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları



Disqus Yorumları